Tophane’de Bir Kadiri Tekkesi

1997 yılının 2 Nisan Çarşamba günü bir cami yanar. Tophane’de Kadiriler Yokuşu üzerinde bulunan Hacı Piri Camii, Kadiriliğin İstanbul’daki merkezi olan Kadirihane Tekkesi‘nin tevhidhanesi. Hatta tekkelerin kapatılmasından sonra bir dönem Tophane 31. İlkokulu olmuş. Sonrasında Hacı Piri Camii olarak faaliyet göstermiş. Tekke 1630 tarihinde inşaa edilmiş. Zaman içinde ek binalarla donatılmış. Cümle kapısının yanında Topçubaşı İsmail Ağa tarafından 1731 yılında bir çeşme yaptırılmış, I. Mahmut’un annesi Saliha Sultan tarafından bu çeşmeye su getirilmiş. Saliha Sultan Çeşmesi olarak biliriz. İstanbul’da yangın mı biter o devirlerde. Önce 1765’teki yangında harap olmuş ve yapılmış; sonra  1823 yılında büyük Tophane yangınında harap olmuş. II. Mahmut devrinde yeniden inşaa ettirilmiş. Tekkeler konusu hayli derin ve geniş konudur. Bu konuda detayları bilmediğim gibi okunmayacak ansiklopedik bilgilerle de donatmak istemiyorum. Tekke’nin harem dairesi bugün durmakta olup son postnişin ve ailesi oturmaktadır. Bu daire ise II. Abdülhamit tarafından yaptırılmış. Muhtemelen önümüzdeki dönemlerde burası da yeniden ayağa kaldırılacaktır. Öncesinde bu ufak fotoğraflı notları düşmek istedim.

 Ocak 2009 ve Haziran 2010’daki ziyaretlerimde çektiğim fotoğraflardan örneklerle Tekke ve Tevhidhane’nin durumu. Elinizdeki bilgileri yorum bölümünde paylaşarak katkıda bulunabilirsiniz.

Kadirihane Tekkesi Cümle Kapısı ve Saliha Sultan Çeşmesi

 

 

 

Bu tekke hakkında İslam Ansiklopedisi Cilt: 24,  Sayfa: 129-131 Baha Tanman’ın yazdığı madde aşağıdadır. PDF dökümanı da şuradadır.

KĀDİRÎHÂNE TEKKESİ

İstanbul Tophane’de 1040’ta (1630) tesis edilen, Kādiriyye tarikatının âsitânesi olan tekke.Beyoğlu ilçesinin Tophane semtinde Kādirîler Yokuşu üzerinde yer almaktadır. Hacı Pîrî adlı bir kişi tarafından Kādiriyye’nin Rûmiyye kolunun pîri Şeyh İsmâil Rûmî için inşa ettirilmiştir. Cami-tevhidhâne merkezli bir külliye olan tesis yüzyıllar içinde çeşitli onarımlar geçirmiş ve yenilenmiştir. Topçubaşı İsmâil Ağa’nın 1144’te (1731-32) cümle kapısının yanında, suyu I. Mahmud’un annesi Sâliha Vâlide Sultan tarafından getirtilen çeşmeyi yaptırması, 1177’de (1763-64) tekkenin içinde diğer bir çeşmenin tesisi, 1179’daki (1765) Tophane yangınında ortadan kalkan tekkenin III. Mustafa tarafından yeniden inşa ettirilmesi, 1239’daki (1823) diğer Tophane yangınında tekrar harap olan yapı topluluğunun II. Mahmud tarafından ihyası, II. Abdülhamid’in 1312’de (1894-95) yeni bir mutfakla geniş bir yemekhane birimini ekletmesi ve tekkenin diğer bölümlerini onartması, harem ve selâmlık kesimlerinin yenilenmesi bunların en önemlileridir.Kuruluşundan tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihine kadar Kādiriyye’nin Rûmiyye koluna bağlı kalan tekke, yalnızca pîr makamı olduğu Rûmiyye kolunun değil genelde Kādiriyye tarikatının Osmanlı başşehrindeki âsitânesi sıfatını taşımıştır. İmparatorluğun diğer yerlerinde bulunan Kādirî tekkeleri üzerinde büyük nüfuzu olan tekke İstanbul’da tasavvuf kültürünün en önemli merkezlerinden biri olmuş, tekkenin postnişinlerinden Mehmed Şerefeddin Efendi Meclis-i Meşâyih üyeliğinde, Ahmed Muhyiddin Efendi de aynı meclisin başkanlığında bulunmuş, mensupları arasından Kazasker Mustafa İzzet Efendi gibi sanatkârlar yetişmiştir. 1925’ten sonra cami-tevhidhâne yalnızca cami olarak kullanılmış, son postnişin İsmâil Gavsî Efendi (Erkmenkul) ailesiyle harem bölümünde yaşamaya devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde tekkenin mutfak-yemekhane kanadı ortadan kalkmış, geriye kalan kısımlar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tamir ettirilmiş, cami-tevhidhâne ve selâmlık bölümleri 1997’deki bir yangında harap olmuştur.Kādirîhâne Tekkesi’nin cümle kapısıyla yanındaki İsmâil Ağa (Sâliha Sultan) Çeşmesi, adını tekkeden alan Kādirîler Yokuşu üzerindedir. Cümle kapısının basık kemeri üzerinde II. Abdülhamid tuğrasının taçlandırdığı 1312 (1894-95) tarihli ve ta‘lik hatlı ihya kitâbesi yer alır. Çeşmenin cephesinde tavus kuyruğu motifini içeren yuvarlak kemer, kabartma olarak işlenmiş vazodan çıkan çeşitli çiçekler ve tabaklar içinde meyveler Lâle Devri üslûbunu sürdürür.Cümle kapısını takip eden basamaklı yolun sağında, biri İsmâil Ağa Çeşmesi’nin inşasına ilişkin 1144 (1731-32) tarihli ve sülüs hatlı, diğeri tekkenin II. Mahmud tarafından ihyasını belgeleyen 1239 (1823) tarihli, ta‘lik hatlı ve tuğralı iki adet kitâbenin bulunduğu bir duvar uzanır. Duvarın bitiminde yer alan ve mâbeyin odalarıyla cami-tevhidhâneye bağlanan harem dairesi, şeyh ailesinin ikametine ayrılmış üç katlı esas yapıyla misafir hanımların ağırlandığı iki katlı bir kanattan meydana gelir. Asıl haremde Türk sivil mimarisinin merkezî sofalı ve dört eyvanlı plan şemasının değişik bir türevi uygulanmış, köşeleri pahlı kare biçimindeki sofaların çevresine eyvanların yerine giriş taşlığı, odalar ve çift kollu merdivenler yerleştirilmiştir. Cümle kapısını izleyen yolun solunda da bir istinat duvarı üzerinde, II. Mahmud onarımı sırasında son şeklini aldığı anlaşılan İsmâil Rûmî’nin türbesi ile hazîre yer alır. Açık türbeler grubuna giren yapı dört tanesi kare tabanın köşelerinde, iki tanesi de batı (yol) yönündeki kavisli çıkmanın uçlarında yükselen altı adet, akantus yapraklı başlıklara sahip ince mermer sütundan, bunların aralarındaki madenî şebekelerden ve madenî iskeletli soğan kubbeden oluşur. Çıkmanın hizasında yer alan kavisli mermer lentoda, İsmâil Rûmî’ye ithaf edilmiş ta‘lik hatlı beyti taçlandıran barok madalyonun merkezindeki Kādirî gülü kabartması, ayrıca köşe sütunlarının ve soğan kubbenin tepelerine kondurulmuş Kādirî-Rûmî tâc-ı şerifi biçimindeki alemler, geç dönem tekkelerinin mimari süslemesinde tarikat alâmetlerinin kullanılmasına örnek teşkil eder.Giriş yolunun sonunda cami-tevhidhâne ile selâmlık mekânlarını barındıran, batı yönünde de harem kanadına bitişen ana bina yer alır. Moloz taş ve tuğlayla örülmüş duvarların kuşattığı cami-tevhidhânenin önünde, tekkenin çeşitli bölümleri arasında bağlantı sağladığı için sofa özelliği taşıyan dikdörtgen planlı ve kapalı son cemaat yeri uzanır. Son cemaat yerinin kuzey sınırı ahşap dikmelerin aralarına yerleştirilmiş, hazîreye açılan bir dizi pencere ve küçük bir kapıyla donatılmış, girişten itibaren üçüncü açıklıktaki camekân türbeye yönelik bir niyaz penceresi olarak değerlendirilmiş, bu camekânın merkezine Kādirî-Rûmî tâc-ı şerifinin tepeliği şeklinde sekiz terkli yuvarlak bir bölüm eklenmiş, bunun da ortasına minyatür bir tâc-ı şerif konmuştur.Son cemaat yerinin doğu ucunda meydan odası olarak kullanılan çepeçevre sedirlerle donatılmış küçük bir mekân, bunun da arkasında 1177 (1763-64) tarihli çeşmeyi barındıran çeşmeli sofa bulunur. Çeşmeli sofanın güney yönündeki bahçıvan odaları arasından selâmlık bahçesine geçilebildiği gibi doğu yönündeki kapıdan, gerisinde mutfak-yemekhane kanadının yer aldığı şadırvanlı avluya da ulaşılır. Son cemaat yeriyle harim arasında ve girişin solunda (doğu) yan yana iki halvethâne, sağında birbiriyle bağlantılı iki mahfil birimi yer alır.Dikdörtgen planlı (18,30 × 9,75 m.) harimin güney duvarının ekseninde yarım daire planlı mihrap, sağda ve solda kemerleri sepet kulpu biçiminde olan üçer pencere, bunların üzerinde de dikdörtgen biçiminde üçer tepe penceresi bulunmaktadır. Doğu ve batı duvarları boyunca sınırlarında ahşap dikmelerin ve korkulukların sıralandığı çift katlı mahfiller uzanır. Batı mahfilinin bir korkulukla ayrılmış bulunan güney kesiminde sakal-ı şerif ile İsmâil Rûmî’ye ait bazı eşyalar saklanmaktadır. Korkulukların yerini ahşap kafeslerin aldığı fevkanî mahfillerden doğudaki mahfil hükümdara ve devlet ricâline, haremle bağlantılı olan batıdaki ise tekkeye mensup hanımlara aittir. Harimin kuzey duvarında demirden eliböğründelerle taşınan, mihrabın karşısına gelen yerde kavisli bir çıkma yapan, erkek ziyaretçilere mahsus korkuluklu fevkanî bir mahfil daha bulunmaktadır. Girişi doğudaki fevkanî mahfile açılan, kaidesi kare tabanlı, gövdesi silindir biçiminde kesme taş örgülü minare sipahiler ağası Mehmed Emin Ağa tarafından büyük bir ihtimalle III. Mustafa’nın tekkeyi ihyası sırasında eklenmiştir. Şerefe korkuluklarını bezeyen perde kabartmaları ve soğan kubbe biçimindeki külâhı minarenin II. Mahmud döneminde (1808-1839) yenilendiğini kanıtlar.Harimin ahşap tavanı ince çıtalarla karelere bölünmüş, merkezde yer alan ve dört kare büyüklüğünde olan alana Kādirî-Rûmî tâc-ı şerifi biçiminde bir göbek oturtulmuş, aynı göbeğin daha küçüğü de mihrabın tepesine yerleştirilmiştir. Duvarlarda dikdörtgen panolar içine alınmış, merkezdeki şemselerden ve köşebentlerden oluşan eklektik kalem işleri bulunur. Tavan silmelerinde ikili konsol grupları arasına, koyu yeşil zemine yaldızla ve ta‘lik hatla yazılmış mısraları içeren ahşap kartuşlar yerleştirilmiştir.Son cemaat yerinin üstünde yer alan selâmlık bölümü farklı boyutlarda üç odayla bunların arasında yer alan, erkek seyirci mahfiliyle bağlantılı eyvandan oluşur. Güney yönünde bir koridorla hareme bağlanan birim şeyh odası, diğerleri derviş odalarıdır. Bu katın üzerinde bulunan ve selâmlığa ait birtakım birimleri barındıran çatı katı Cumhuriyet dönemi onarımında ortadan kaldırılmıştır.Arsanın doğu sınırı boyunca hazîrenin arkasında mutfak, yemekhane, kiler, aşçıbaşı odasını ve gusülhâneyi barındıran tek katlı bir kanadı bugün ortadan kalkmıştır. Bununla ana bina arasında, sırtını arsanın güney yönündeki çevre duvarına dayamış dikdörtgen prizma biçimindeki küçük şadırvan, ortasında birer musluğun bulunduğu mermer panolar, perde kıvrımlarıyla son bulan girlantlar ve kantaros biçimli vazoların içinde nar ve salkım kabartmalarıyla bezelidir. Harem bahçesinde suni kayalardan oluşan bir selsebil, ayrıca bir havuzla cami-tevhidhânenin güneybatı köşesinin altına isabet eden ve tekkenin yerinde bulunduğu söylenen Bizans kilisesinin (Hagios Makaveon) ayazması olması muhtemel tonozlu bir limonluk göze çarpmaktadır.BİBLİYOGRAFYA:Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, II, 67-69; a.mlf., Mecmûa-i Tevârîh (haz. Fahri Ç. Derin – Vahid Çabuk), İstanbul 1985, s. 224; Mecmûa-i Cevâmi‘, II, 32-33; Mehmed Râif, Mir’ât-ı İstanbul, İstanbul 1314, s. 376-387; Seyyid Sırrı Ali, Tuhfe-i Rûmî: Kâdirîler Âsitânesi’nin Manzum Târihçesi (nşr. Mustafa S. Kaçalin), İstanbul 1992; 1329 Senesi İstanbul Beldesi İhsâiyyât Mecmuası, İstanbul 1330, s. 20; J. P. Brown, The Darvishes or Oriental Spiritualism, London 1927, s. 474-477; Tahsin Öz, İstanbul Camileri, Ankara 1965, II, 33-34; R. Lifchez – Zeynep Çelik, “The Dervish Tekkes of Istanbul: A Survey in Progress”, Essays in Islamic Art and Architecture, Malibu 1981, s. 87-108; Günay Kut – Turgut Kut, “İstanbul Tekkelerine Ait Bir Kaynak: Dergahnâme”, Türkische Miszellen: Robert Anhegger Armağanı, İstanbul 1987 (Varia Turcica IX serisi), s. 233; H.-P. Laqueur, “Dervish Gravestones”, The Dervish Lodge. Art, Architecture and Sufism in Ottoman Turkey (ed. R. Lifchez), Berkeley 1992, s. 294-295; Gülşah Kütükçüoğlu, Tophane’de Kadiriler Tekkesi Restorasyonu Projesi (doktora tezi, 2000), İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü; V. Mirmiroğlu, “Tophane’de Kaadirihane Tekkesi”, TTOK Belleteni, sy. 60 (1946), s. 12-13; Nuri Ebusuud, “Kadirî Asitânesinin Son Üç Asırlık Tarihi”, a.e., s. 14-16; Atilla Çetin, “İstanbul’daki Tekke, Zâviye ve Hânkahlar Hakkında 1199 (1784) Tarihli Önemli Bir Vesika”, VD, XIII (1981), s. 589; M. Baha Tanman, “Kadirîhane Tekkesi”, DBİst.A, IV, 369-372.M. Baha Tanman

 

 

Bazı kitabelerin bulunduğu duvar
Duvardaki kitabelerden
Türbe ve arkada Harem Dairesi

 

İsmail Rûmi Hz’lerinin Türbesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş ve ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir