İstanbul’u Yazmak

Aslında İstanbul pek çok insan, gezgin tarafından
yazıldı, halen yazılıyordur muhtemel ve muhakkak İstanbul üzerine daha çok yazılacak.
Internet üzerinde de İstanbul konulu pek çok site, blog var. Bunların
büyük çoğunluğu birbirlerinden kopyalanmış (özellikle forum siteleri) tanıtım bilgilerinden
oluşmakla birlikte sıkça rastlamadığımız güzel gezi ve tanıtım yazıları da
bulunmaktadır. Bu tip site ve blogları rastladıkça takip etmeye gayret ediyorum. Bazısı hakikaten güzel içerikler üretiyor. İstanbul’a farklı bakış açıları ve farklı üsluplara sahipler.
Özellikle tanıtım içerikli olanlar zaman
zaman işime yaramakla birlikte “özgün” olmadıklarından ötürü sürekli
takibim altına girmemektedirler. Hatta pek çok durumda yazıyı yazanın
bile okumadan copy-paste yaptığına iddiaya girebilirim. Fotoğrafları da internetten apırtma yoluyla elde etmeleri yetersizliklerinin bir göstergesi; pek çoğunda kendi fotoğraflarıma rastlıyorum. İhtiyaç
durumunda internet kolayıma gelse de, yeterli güveni sağlamadığından ötürü elden geldiğince kitaplara,
ansiklopedilere, bir bilene başvurmayı tercih ediyorum.
İstanbul
gezilmesi, öğrenilmesi zor bir şehirdir. Gezmeye başladıkça merakınız
artmakta, merakınız arttıkça eksiklerinizi görebilmektesiniz. Tarih
bilgisi, sanat tarihi bilgisi, Osmanlıca bilgisi, mimari bilgisi,
coğrafya bilgisi gibi pek çok disipline ait bilgilerdeki eksikliğinizi
yüzünüze vuracaktır İstanbul. Onunla kalsa iyi, bir de günümüzü
bileceksiniz. Harita çalışacaksınız en azından. Hele gezmeye başladıkça bitmeyeceğini göreceksiniz. İyi gezen yabancı bir grup Paris’i 5 günde gezdik İstanbul’a 20 gün yetmedi demiş. Ki ben 80 gün veririm. Yeterli mi derseniz, bilmem de derim hemen. (Bknz: Aşağı)
Temel maksadım eser tanıtımı yapmak
olmamakla birlikte zaman zaman ve ister istemez bu konulara da
gireceğim. Bazen sütunlar ve su kemerlerinde yaptığım gibi toplu olarak iletecek, bazen bir güzergah şeklinde, bazense bir olay, bir özelliğe göre hareket edeceğim. Olabildiğince ve sıklıkla fotoğrafla destekleyeceğim. Yazı içerisine sınırlı sayıda fotoğraf koyabildiğimden ötürü kalan fotoğrafları yazının sonuna ekleyeceğim. Yazı içerisinde geçen her esere ait fotoğraf koymaya gayret edeceğim. Bazen arşivimden ilk anda doğru fotoğrafları bulmakta zorlanıyorum. Denk geldikçe ekliyorum.Güzergahları bilgisayar başında ve harita üzerinde belirliyorum. Bazen direkt bu güzergahlar, bazense karışık olarak bu güzergahlar üzerinde gezmişliğim oldu. Yani klasik manada bir blog olmayacak. Yazılar günü, gündemi takip etmeyecektir. Açıkcası 1 kerede yazıp bitirmek için gerekli enerjiyi toparlamak, vakti ve kaynakları temin etmek pek kolay olmuyor; o nedenle sıklıkla eski yazıları güncellemek suretiyle olgunlaştıracağım. Eserlerle ilgi bilgi verirken elden geldiğince pek akılda kalmayan ansiklopedik bilgilerden uzak durmak istiyorum, burası bir sanat tarihi sitesi olmadığı için ince detaylara da girmeyeceğim. Fazla detayı aklımda da tutamıyorum. Temelinde İstanbul’un zenginliğine, eserlerin bolluğuna ve girip çıktığımızda gözden kaçanlara dikkat çekmek istiyorum. Bazen bir bilgi, çoğunlukla da daha önce bulamadığım fotoğrafı ekleyerek güncellemeleri sürdüreceğim. Bir güzergahın taslak olarak yazılması, fotoğrafların bulunup eklenmesi derken 8-10 saatlik bir vakit aldığını gördüm. Sonrasında yayına alana kadar harcanan süre 15-16 saatin altına inmiyor. Peşinden güncellemeler de geliyor derken kaba hesap 20 saat diyelim. Bir kitap ciddiyetiyle yapılmak istendiğinde geçecek süreyi düşünmek bile istemiyorum.

Zaman zaman ilk anda aradığım fotoğrafı kendi arşivimden bulamıyorum, bulduğum zaman ancak yerine oturtabiliyorum. Bazen
duyumlarım, bazen kaynak kitaplardan edindiklerime başvuracağım. Mümkün
olduğunca eski ve telif gerektirmeyen fotoğraflarını da ekleyeceğim. Zaman içerisindeki değişimleri de izleme şansımız olacak. Olur da telifi olan bir fotoğraf eklemişsem bu tamamen bilmemekten olup, uyarı gelirse anında kaldırırım. Güncel fotoğraflar için tamamen kendi çektiğim fotoğraflardan oluşan arşivimi kullanacağım. Aynı şekilde kopyalanması telif hakkını çiğnemek olacaktır. Buraya yüklemekle başladığım eski fotoğraflar için artık Eski İstanbul sitesini oluşturmuş bulunuyorum.
Aslında benim farklı bir projem vardı ancak buna ayıracak zaman ve bütçeyi birlikte temin edemiyorum. “80 Günde Devr-i İstanbul” idi. 80 günlük bir rota ve gezilecek yerlerle hemen hemen tüm İstanbul bitirilecekti. Bu arada yüzlerce sokağa girilecek, onlarca semt didik didik edilecek, saatlerce yürünecek, binlerce fotoğraf çekilecek derken en az 1 yıllık bir çalışma istemektedir. Bu çalışma bir parça da olsa bu projenin bir altyapısı gibi düşünülebilir. Burada güzergahları biraz uzun belirliyorum ve gezi esnasında pek çok sokağı bazen bilerek, bazen bilmeden atlıyorum. Bu rotaların bazısı 2-3 günlük rotalar olarak bile düşünülebilir. Bu tamamen gezenin maksatları ve birikimleri ile alakalı bir durum. Örnek verecek olursam “kara surları”nı bir günde gezmeniz zordur. Ama bütünlüğü bozmamak adına tek bir güzergah üzerine aldım.
Burada göreceğiniz şey aslında benim istanbulum olacaktır: Adını istanbulium koydum. İçeriğin tamamı İstanbul üzerine oluşacaktır.
İstanbul’un her yerini henüz gördüğümü
söyleyemem. Muhtemelen yedi göbek İstanbulluyum diyenlerden daha çok gezdim. Gitmediğim nokta sayısı hiç az sayılmaz ama gidilmesi
gereken diye sunulanların sadece önemli bir bölümünü gördüm. Elbette detaylara
girildikçe gidilmesi gereken denilip belki benim defalarca gittiğim yerlerde bile göremediklerimi farkediyorum,
hakkında okumalar yaptıkça, özellikle eski fotoğrafları gördükçe daha çok şey öğreniyorum. Bazen bir kitapta geçen bir satırlık bir yazı eksik parçaları tamamlıyor. Detaylara inildikçe karşınıza çıkanlar şaşkınlığınızı arttırıyor. Tek dezavantajım belki de İstanbul’da büyümemiş olmamdır.
Zaman zaman hata yapacağım aklımdakini yazarken. İsimler, tarihler için bazen kitaplara başvuracağım, bazen internete. Çoklukla da eksik bırakacağım her yazan ve yazacak gibi. Konu konuyu açmasın diye kendimi zorlarken bunun aslında bir internet dünyasına yazılan bir yazı olduğunu yeniden kendime hatırlatacağım. Aynı zamanda kimseye karşı bir sorumluluğu olmayan bu yazıların okuyucusunu memnun etme derdimin olmadığını da iyi biliyorum; bundan ötürü içim rahat.
Netice itibariyle bir bakıma kendi kendime ders çalışmak olacaktır tüm emekler. Kendi öğrenme serüvenim.
Not: Bir süreden beri yurtdışında yaşamaya başladığım için yazılmayı bekleyen onlarca yazı belirsiz bir geleceğe kaldı. Güncel fotoğraflarla destekleyemiyorum. Zaman zaman yaptığım İstanbul seyahatlerim ise bu konuda yetersiz kalıyor. İlginize teşekkür ederim.
Caner Cangül